• 2165153839   5550061276
  • bilgi@aysenurfisek.com

Anasayfa

Blog

Anasayfa Blog MİKROBİYOTA
MİKROBİYOTA
  • 10 Oca 2023
MİKROBİYOTA

Vücudumuzu trilyonlarca mikroskobik canlı nüfusu ile paylaştığımızı biliyor muydunuz?

Bu kalabalık canlı topluluğunun toplam nüfusu 100 trilyondan fazladır. Toplam ağırlıkları 2-3 kg civarında yani vücut ağırlığımızın yaklaşık % 2-3 kadarını oluşturur.Ayrıca mikrobiyotayı oluşturan bu hücrelerin sayısı kendi hücrelerimizin sayısından yaklaşık 10 kat daha fazladır.

Mikrobiyota  burun, ağız, cilt, gastrointestinal bölge ve ürogenital bölgeyi kaplayan geniş bir alanda konumlanmıştır.Her bölgenin dengesi kendi içinde farklıdır. Bu minik canlıların vücudumuzda vitamin sentezi, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması, bağırsaklardan besin emilimi gibi pek çok işlevi vardır. 

Mikrobiyota gıdaların sindirimi, bağışıklık sisteminin desteklenmesi, bazı vitaminlerin üretimi, bağırsak sağlığı, inflamasyonun önlenmesi, ideal vücut ağırlığının korunması, beyin faaliyetleri gibi çok farklı vücut fonksiyonun düzenlenmesinde önemli yere sahiptir. Son yıllarda hızla artan çalışmalar mikrobiyotada bozunmaların bir çok probleme yol açabildiğini belirtiyor.

Bozulmuş mikrobiyota;

Beyin;  anksiyete, depresyon, hafıza problemleri,

Sindirim sistemi; gaz, şişkinlik, hazımsızlık, kabızlık/ishal, sindirelemeyen posa sonucu gaz sıkışmaları,

Menstruel ve premenstrüel problemler  perimenopoz ve menopoz semptomları,

Alerjiler, bağışıklık zayıflaması,

Akne,  akne rozasea,  egzama, ürtiker gibi cilt sorunları,

Vücutta zararlı bakteri artışına bağlı olarak daha fazla şeker ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye yatkınlık (kötü bakteriler şekerle beslenir) ,

Yorgunluk, kas- eklem ağrıları, kilo artışı–işlenmiş gıdaların içerisindeki şeker, pestisitler ve kimyasalların aşırı tüketilmesine bağlı olarak toksin birikimine bağlı bağırsak hasarı ve geçirgenliği ile sonuçlanabilmektedir.

Mikrobiyotanın çeşitliliği beslenme çeşitliliğimiz ile ilişkilidir. Besin kaynaklarımız ve gıdalarımız ne kadar çeşitli ise bağırsak bakterileri o ölçüde çeşitlilik kazanır.

Mikrobiyotayı etkileyen ilk diyetsel etmen anne sütü tüketimidir, çünkü bebeklerde bağırsak mikrobiyota oluşumunu etkileyen en önemli etmenlerden birinin anne sütü olduğu kabul edilmektedir. Anne sütü, prebiyotikler ve probiyotikleri bir arada içeren sinbiyotik bir besindir. İçinde bulunan oligosakkaritler, lizozomlar, laktoferrin, antikorlar ve sitokinlerin bağırsaktaki Bifidobacterium sayısının artırır. Sadece anne sütü alan bebeklerin bağırsaklarındaki Lactococcus düzeylerinin formula ile beslenen bebeklere göre daha düşük olduğu bulunmuştur. Hem anne sütü hem de formula alan bebeklerin ise, sadece formula ile beslenen bebekler ile benzer mikrobiyota kompozisyonuna sahip olduğu görülmüştür.

Farklı coğrafyalarda yaşayan toplumların diyetlerini ve mikrobiyotalarının karşılaştırıldığı bir çalışmada ; İtalya’nın kentsel bölgelerinde yaşayan çocuklar ile Afrika kırsalında yaşayan çocukların mikrobiyotaları karşılaştırılmıştır. Posa ve bitkisel proteinden zengin diyet ile beslenen Afrikalı çocukların bağırsaklarındaki bakteri zenginliği ve çeşitliliği, hayvansal kaynaklı protein ve yağdan zengin diyetle beslenen İtalyan çocuklarınkinden daha yüksek bulunmuştur.

Glutensiz diyetlerin de mikrobiyota kompozisyonunu ve fonksiyonunu etkileyebildiği araştırmalar sonucu görülmüştür. Glutensiz diyetlerde, diyetle polisakkarit alımı çok sınırlandığı için, kolon içi karbonhidrat bileşeni sınırlı olur ve bunun sonucunda sakkarozların fermantasyonu gerçekleşememektedir. Bu nedenle, hem kısa zincirli yağ asitleri oluşamamakta, hem de Bifidobacterium ve Lactobacillus gibi probiyotik bakteri içeriği azalır, E. coli ve Enterobacteriaceae gibi patojen bakteri popülasyonları artar.

Mikrobiyota şekillenmesi erken bebeklik döneminde doğum şekli, diyet modifikasyonu, antibiyotik kullanımının azaltılması gibi yöntemlerle düzenlenebilmektedir. Tüm bu gelişmelerle birlikte yakın bir gelecekte mikrobiyota bir tanı ve tedavi yöntemi olarak kullanılabilecek hale gelebilir. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir. 

KAYNAKLAR

Karatay, E. (2019). Mikrobiyota, prebiyotik ve probiyotikler. Anadolu Güncel Tıp Dergisi1(3), 68-71.

Özdemir, A., & Demirel, Z. B. (2017). Beslenme ve mikrobiyota ilişkisi. Journal of Biotechnology and Strategic Health Research1, 25-33.

Çetinbaş, A. (2017). Mikrobiyota. Eurasian Journal of Family Medicine6(2), 51-56.

 

Dyt. İrem ÖZTÜRK

Diyetisyen Ayşenur Fişek
Bize Ulaşın 2165153839 ya da Randevu Al