• 2165153839   5550061276
  • bilgi@aysenurfisek.com

Anasayfa

Blog

Anasayfa Blog PROBİYOTİK BESİN TAKVİYESİ KULLANIMI ÖNEMİ
PROBİYOTİK BESİN TAKVİYESİ KULLANIMI ÖNEMİ
  • 07 Eyl 2022
PROBİYOTİK BESİN TAKVİYESİ KULLANIMI ÖNEMİ

Probiyotik terimi, "yaşam için" anlamına gelmekte ve özellikle son zamanlarda insan ve hayvanlara yararlı etkiler sağlayan mikroorganizmalar için kullanılmaktadır. Probiyotikler için 1960’lı yıllardan bu yana çeşitli tanımlar yapılmış olmakla birlikte yasal ve genel geçer bir tanım henüz mevcut değildir. Ancak Gıda ve Tarım Örgütü/Dünya Sağlık Örgütü (FAO/WHO) uzmanlarının yaptığı "yeterli miktarda alındığı zaman sağlığı yararlı etki sağlayan canlı mikroorganizmalardır" fleklindeki mevcut son tanım çoğunlukla kabul görmektedir.

Bir mikroorganizmanın probiyotik olarak değerlendirilebilmesi için bağırsaklarda kolonize olması, midenin asitli ortamını geçerek canlı kalması, safra asitlerine dayanıklı olması, canlılığını ve metabolik aktivitesini bağırsaklarda da devam ettirmesi, patojen ve toksik olmaması, konakçıya fayda sağlaması gerekmektedir.

Fundagül, E. R. E. M., Küçükçetin, A., & Certel, M. (2013). Bacillus türlerinin probiyotik olarak değerlendirilmesi. Gıda, 38(4), 247-254.

Bağırsak mikrobiyotası (eski adıyla, flora), insan vücudunda bulunan tüm mikroorganizmalardan (bakteri, arkea, virüs ve mantar) meydana gelmiştir. Deri, göz, vajina, ağız, solunum ve bağırsak mukozası çok sayıda bakteri filumları bulundurmaktadır. Bağırsak bakterileri Actinobacteria, Firmicutes, Proteobacteria ve Bacteroidetes olmak üzere dört filumdan oluşmaktadır. Bağırsak mikrobiyotası; koruyucu, trofik ve metabolik etkileri sayesinde insan sağlığının düzenlenmesinde önemli bir rol alır. Mikroorganizmalar bağırsakta lokalize olup konakçıdan sindirilen besin liflerinin fermentasyonu ile üreyerek aktif kalırken, karşılığında sindirime katılım, anti-inflamatuvar bütirik asit üretimi, bağırsak epitel bariyerini güçlendirme, patojenlerin önlenmesi ve bağışıklık sistemini desteklemek ve modüle etme gibi görevlerde rol oynar.

Özdemir, Ö., & Ayşegül, P. A. L. A. (2022). COVID-19 Hastalığında Probiyotiklerin Rolü, Önemi ve Kullanımı. Sakarya Tıp Dergisi, 12(1), 193-201.

Doğumdan sonraki süreçte bebeğin beslenme tipi mikrobiyotanın şekillenmesinde oldukça önemlidir. Yapılan çalışmalar sonucu, anne sütü ile beslenen bebekler ile formül mamalar ile beslenen bebeklerin mikrobiyota bileşimleri farklılık göstermektedir (Yetkin, Satış ve Satış, 2018:1-8). Anne sütü, probiyotikleri (Bifidobacterium, Lactobacilllus) ve prebiyotikleri (anne sütü oligosakkaritleri) içeren sinbiyotik bir besindir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin mikrobiyotalarının büyük bir bölümünü Bifidobakteriler oluşturur. Çünkü anne sütünde bulunan oligosakkaritler, lizozomlar, antikorlar, laktoferrin ve sitokinlerin bağırsaktaki Bifidobacterium sayısını artırdığı varsayılmaktadır. Formül mama ile beslenen bebeklerin gastrointestinal sistem mikrobiyotasında ise Escherichia Coli, Clostridium difficile, Bacteroides fragilis ve Laktobasiller daha baskın bir şekilde yer almaktadır.

İSMAİLOĞLU, Ö., & YILMAZ, H. Ö. (2019). PROBİYOTİK KULLANIMININ BAĞIRSAK MİKROBİYOTASI ÜZERİNE ETKİSİ. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri ve Araştırmaları Dergisi, 1(1), 38-56.

İnsanların ve hayvanların gastrointestinal sistem (GİS)’inde karışık halde bulunan yararlı ve potansiyel zararlı bakterilerin, normal flartlarda belirli bir denge içinde olması gerekmektedir. Ancak hastalık, stres, yetersiz beslenme ve diğer birçok faktörün etkisiyle bu denge olumsuz yönde etkilenebilmektedir.

Probiyotikler, ilaç olarak kullanıma sunulabileceği gibi üretiminde kullanıldığı gıdalarla da alınabilmektedir. Gıdaların üretiminde en fazla kullanılan probiyotikler Lactobacillus ve Bifidobacterium türleridir. Bu türlere göre daha az bilinmekle birlikte Enterococcus, Saccharomyces, Escherichia ve spor oluşturan Sporolactobacillus, Brevibacillus ve Bacillus cinsi bakterilerden de probiyotik olarak yararlanılabilmektedir. Ancak Bacillus cereus gibi enterotoksin üreten türlerin varlığı, bunların probiyotik olarak kullanımında güvenlik konularını gündeme getirmektedir. Dolayısıyla bu bakterilerin probiyotik olarak kullanımı için katı standartların geliştirilmesi gerekmektedir.

Fundagül, E. R. E. M., Küçükçetin, A., & Certel, M. (2013). Bacillus türlerinin probiyotik olarak değerlendirilmesi. Gıda, 38(4), 247-254.

Probiyotikler, belirli dozlarda uygulandıklarında antibiyotiklere, ksenobiyotiklere ve patojenite veya toksisite faktörlerine karşı direnç oluşturarak yarar sağlayan, bağırsak yoluyla immün sistemi kuvvetlendiren güvenli, canlı mikroorganizmalar veya ölü bakterilerin bileşenleridir. En iyi bilinen probiyotikler laktik asit bakterileri olan Bifidobakteri ve Laktobasillerdir. Bifidobacterium, Enterococcus, Lactobacillus, Saccharomyces boulardii, Escherichia coli Nissle 1917, Lactococcus, Leuconostoc, Pediococcus ve Streptococcus gibi çeşitli mikropların suşları; akut, nozokomiyal ve antibiyotikle ilişkili ishal, Clostridium diff icile ile ilişkili ishal, yetişkinlerde inflamatuar bağırsak bozuklukları ve bebeklerde atopik dermatit ve alerjik rinit gibi alerjik bozukluklarda probiyotik olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır.

Özdemir, Ö., & Ayşegül, P. A. L. A. (2022). COVID-19 Hastalığında Probiyotiklerin Rolü, Önemi ve Kullanımı. Sakarya Tıp Dergisi, 12(1), 193-201.

Bacillus Türlerinin Probiyotik Olarak Kullanılması ve Gastrointestinal Sistemdeki Davranışı

Bacillus türleri Gram pozitif, aerobik, çubuk şeklinde ve endospor oluşturan canlılardır. Bacillus türlerinin probiyotik olarak değerlendirilmeleri, özellikle oluşturdukları sporlardan kaynaklanmaktadır. Spor oluşumunu tetikleyen en önemli faktör ise besin yetersizliğidir. Ortamda besin olarak karbon, azot veya bazı durumlarda fosfor kaynağı olmadığı zaman Bacillus türlerinin büyüyen hücreleri sporlaşmaktadır. Spor oluşumu ayrıca aşırı yüksek ya da düşük sıcaklıklar ile mineral madde, tuz ve şeker gibi hipertonik ortam koşullarında da gerçekleşebilmektedir. Sporlar dormant (hareketsiz) halde olup ısı, radyasyon, kurutma, ekstrem pH koşulları ve toksik kimyasallara karşı dayanıklılık göstermektedir.

Lactobacillus ve Bifidobacteria gibi probiyotik bakteriler, midenin yüksek asitli ortamı ve safra tuzları gibi normal fizyolojik koşullara karşı oldukça duyarlı olup bunların söz konusu koşullarda canlı kalma oranları %20-40 kadardır. Ayrıca bu bakterilerin canlılıkları üretim metodu ile taşıma ve depolama koşullarından da etkilenebilmektedir.

Fundagül, E. R. E. M., Küçükçetin, A., & Certel, M. (2013). Bacillus türlerinin probiyotik olarak değerlendirilmesi. Gıda, 38(4), 247-254.

Probiyotiklerin COVID-19 Tedavi ve Yönetimindeki Rolü

COVID-19 hastalarında T hücreleri, B hücreleri ve doğal öldürücü hücrelerin sayısı azalırken, ARDS, aritmi ve şoktan sorumlu olan IL-6, TNF-α, C-reaktif protein, IL-1β, IL-2, IL-7, IL-10, G-CSF, IP-10, MCP-1, MIP-1A ve LDH gibi inflamatuar mediyatörlerin üretiminde artış tespit edilmiştir. Probiyotikler, COVID-19’da bu moleküllerin üretimini azaltarak inflamasyonu engellemeye çalışır.

Özdemir, Ö., & Ayşegül, P. A. L. A. (2022). COVID-19 Hastalığında Probiyotiklerin Rolü, Önemi ve Kullanımı. Sakarya Tıp Dergisi, 12(1), 193-201.

 

                                                                                                   Uzm. Dyt. Ayşenur Fişek

Diyetisyen Ayşenur Fişek
Bize Ulaşın 2165153839 ya da Randevu Al