• 2165153839   5550061276
  • bilgi@aysenurfisek.com

Anasayfa

Blog

Anasayfa Blog OMEGA3
OMEGA3
  • 14 Eyl 2022
OMEGA3

OMEGA3 HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

Sağlıklı bir yaşam, büyüme, fiziksel ve zihinsel fonksiyonların sürekliliği ancak dengeli ve yeterli beslenmeyle mümkün olabilmektedir. Tarihi kaynaklar iyi beslenen milletlerin daima büyük medeniyetler meydana getirdiklerini göstermektedir. Keza iyi beslenen ülkeleri ileri, yeteri kadar beslenmeyenler ise geri kalmış ülkeler olarak sınıflandırılmaktadır.

Besinlerin temel fonksiyonları organizmanın metabolik ihtiyaçları için gerekli olan besin maddelerini sağlamaktır. Oysa besinler organizmanın metabolik aktivitesi için gerekli olan makro ve mikro besin maddelerini sağlamakla birlikte, sağlık üzerine olumlu etkileri olan bazı bileşikleri de içermektedirler. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, sağlık ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi açık bir şekilde ortaya koymuş olup, epidemiyolojik çalışmalar, beslenmenin kronik hastalıkların önlenmesindeki rolüne işaret etmektedir. Çalışmaların bazı besin maddelerinin doğal yollardan bazı kronik hastalıkların önlenme ve tedavisindeki etkinliğini ortaya koyması, sağlığımızın korunmasında yeterli, dengeli ve doğru beslenmenin önemini artırmıştır.

Belirli hastalıklarla beslenme arasındaki ilişkiler araştırılırken en fazla üzerinde durulan ve sorgulanan gıda maddesi yağlar olmuştur. Araştırmalarda özellikle yağ asitlerinin doymuş veya doymamış yapıda olmaları, cis/trans yapıda olmalarının yanında, yağların kolesterol ve esansiyel yağ asidi içerikleri ve oksidatif stabiliteleri üzerinde durulmaktadır. İnsan beslenmesinde önemli role sahip olan yağlar, sadece yüksek enerji kaynağı olmayıp, yağda çözünen vitaminleri, kan lipit düzeyi üzerindeki rolleri ve omega-3 yağ asitleri gibi fonksiyonel bileşikleri içermeleri nedeniyle oldukça önemlidirler.

Son yıllarda yapılmış olan çalışmalara ait bulgular, insanların daha sağlıklı olmalarında yağların ve yağlarda bulunan yağ asitlerinin tür ve miktarlarının da önemli olduğunu göstermiştir. Günümüzde insanların gıda tüketim alışkanlıkları margarin ve kızartma yağlarının artması ile bir omega-6 yağ asidi olan ve proinflamatuvar özelliğe sahip olan eikosanoidlerin (TXA 2, PGE 2, PGI 2) ve lökotrienlerin (LTB 4, LTC 4, LTE 4) sentezinde kullanılan araşidonik asidin prekursoru linoleik asidin tüketiminin artmasına yol açmıştır. Oysa bir diğer omega-3 yağ asidi olan α-linolenik asit ve onun türevleri olan ve antienflamatuvar özelliğe sahip eikosaenoidler (TXA 3, PGE 3, PGI 3) ile EPA ve DHA gibi n-3 yağ asitlerinin tüketiminin prostat, göğüs, akciğer ve bağırsak kanserlerinin önlenmesinde, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, romatoid artrit, osteoporoz, diyabet, astım, Alzheimer, depresyon ve şizofreni gibi hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde önemli etkiye sahip olmasının yanı sıra immün sistemin kuvvetlendirilmesi, erken dönemde zeka gelişimi, yüksek doğum ağırlığı üzerine de çok önemli olumlu etkilerinin olduğu bildirilmektedir.

Eseceli, H., Değirmencioğlu, A., Kahraman, R., Üniv, B., Bandırma, M. Y. O., & Bandırma, E. E. P. (2006). Omega yağ asitlerinin insan sağlığı yönünden önemi. Türkiye, 9, 403-406.

Doymamış yağ asitlerinden olan ve vitamin F adı da verilen linoleik, linolenik ve arahidonik asit esansiyel yağ asitleri olarak bilinir. Bu yağ asitleri hayvan organizması tarafından sentez edilemedikleri için gıdalar ile dışarıdan alınmaları şarttır. Doymamış yağ asitleri çoğunlukla omega-3 ve omega-6 yağ asitleri formundadır. Aralarında linolenik asidin de bulunduğu bazı yağ asitleri omega-3 formundadır ve kolaylıkla aynı formdaki EPA Ekosapentaenoik ve DHA (dokosaheksaenoik)'ya dönüşebilir. Linoleik asit özellikle bitki tohumlarından elde edilen yağlarda, linolenik asit ise balık yağında bol miktarda bulunur. Linoleik asitten karbon zincirinin uzaması (elengasyon) ve çift bağ sayısının artması (desaturasyon) sonucu arahidonik asit meydana gelir.

Bitkilerin aksine hayvanlar ve insanlar omega 1'in metil grubu ile omega 7 karbon atomu arasına çift bağ oluşturamadıklarından, omega-3 ve omega-6 grubu içeren doymamış yağ asitlerini sentezleyemezler. Bu nedenle linoleik ve linolenik asitler esansiyel ve bunlardan da hayvan organizması mitokondrilerinde uzun zincirli ve çoğunlukla doymamış yağ asitleri sentezlenmektedir.

Esansiyel yağ asitleri vücutta doymamış yağ asitlerine, bunlarda önce ekosanoid isimli 20 karbonlu yağ asidine dönüştürülmekte, bunlardan da prostanoid denilen prostaglandinler, tromboksanlar ve löykotrienler sentezlenmektedir. Bunlar hormon benzeri bileşikler olup, hücrelerde membran geçirgenliği ile enzim ve reseptör aktivitesini etkilemektedirler. EPA ve DHA asitler n-3 grubunun başlıca yağ asitleri olup, beyin dokusu ve retinanın yapısına girmektedirler.

Omega 3 (alfa-linolenik asit), Omega 6 (linoleik asit) ve Omega 9 (oleik asit)'dan oluşan omega yağ asitlerinin beyin gelişimi, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, koroner kalp hastalıklarının önlenmesi gibi fonksiyonları bulunmaktadır.

Çelebi, Ş., Hatice, K. A. Y. A., & Kaya, A. (2017). Omega-3 yağ asitlerinin insan sağlığı üzerine etkileri. Alinteri Journal of Agriculture Science, 32(2), 105-112.

Omega-3 yağ asitlerinin bu etkilerine bağlı önemi ilk defa Grönland Eskimoları üzerinde yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Geleneksel gıdalar yüksek oranda yağ içermesine rağmen, Eskimolar’ın neredeyse kalp-damar hastalıklarına hiç yakalanmadıkları görülmüştür. Bunun nedeni olarak Eskimolar’ın n-3 yağ asitlerini bol miktarda içeren balık tüketmeleri olduğu ileri sürülmüş ve böylece bu konuda çalışmalar başlatılmıştır. Bucher ve ark. (2002) 1966 ile 1999 yılları arasında yapmış oldukları kapsamlı bir araştırmada, günde 40-60 gr balık tüketen gruplarda kalp damar hastalıkları ve mortalitenin önemli düzeyde azaldığını bildirmişlerdir.

Eseceli, H., Değirmencioğlu, A., Kahraman, R., Üniv, B., Bandırma, M. Y. O., & Bandırma, E. E. P. (2006). Omega yağ asitlerinin insan sağlığı yönünden önemi. Türkiye, 9, 403-406.

Omega-3 (ω-3) yağ asitlerinin önemi ilk defa, Gröndland eskimoları üzerine yapılan çalışmalarda farkedilmiştir. Geleneksel gıdaları yüksek oranda yağ içermesine rağmen, eskimoların kalp ve romatizmal hastalıklar, astım ve endüstriyel ülkelerde sık görülen pek çok hastalığa karşı dirençli oldukları gözlenmiştir. Bunun nedeninin doymamış yağları içeren balık etleri ve deniz memelilerinin yağlarını yaygın olarak tüketmeleri olduğu ileri sürülmüştür.

Omega3 ( ω-3 ) Kaynakları

Hayvansal kaynak olarak balık (ringa, uskumru, sardalye, alabalık ve somon) ve az miktarda yumurtada bulunur. Bitkisel olarak; keten tohumu yağı, kanola yağı, soya fasulyesi yağı, ceviz, balkabağı çekirdeği, kenevir tohumu yağı ve semizotu gibi yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve kolza tohumu ALA’dan zengindir. İnsan sütünde ω-3 yağ asitleri önemli miktarda bulunur. EPA ve DHA’nın ana kaynağı deniz balıklarıdır.

Hem ω-3 hem de ω-6 yağ asitleri insan sağlığı açısından önem taşır. Ancak dikkat edilmesi gereken konu bu yağ asitlerinin belirli bir oranda alınması ve aralarındaki dengenin sağlanmasıdır. Esansiyel yağ asidi eksikliği başta KVH’lar olmak üzere enflamatuvar hastalıklar, nörolojik, nöropsikiyatrik hastalıklar, kanser ve (diyabet, artrit, kolit gibi) kronik hastalıklarda rol oynayabilmekte ve tedavi protokollerine bu yağ asitlerinin eklenmesinin olumlu etkileri gözlenmektedir.

Konukoğlu, D. (2008). Omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin özellikleri, etkileri ve kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkileri. Türkiye Aile Hekimliği Dergisi, 12(3).

Diyetle alınan omega 6/omega 3 oranının önemi ortaya çıkmaktadır ve tavsiye edilen, bu oranın 4:1’den az olmasıdır.

Salar, B., & Ayşe, U. Z. (2021). Omega Yağ Asitleri: Biyolojik Etkileri ve Bitkisel Kaynakları. Hacettepe University Journal of the Faculty of Pharmacy41(3), 194-209.

 

 

                                                                                                Uzm. Dyt. Ayşenur Fişek

Diyetisyen Ayşenur Fişek
Bize Ulaşın 2165153839 ya da Randevu Al